TÜİK’in verilerine göre kentteki 667 bin hanenin yaklaşık 235 bini, düşük gelirli D ve E sosyoekonomik gruplarında yer alıyor. Bu da her 3 haneden 1’inin sosyal yardımlarla geçinmeye çalıştığını gösteriyor. Uzmanlar, geçici desteklerin kalıcı yoksulluğa dönüşme riski taşıdığına dikkat çekerken, bölgede sadece yardımla değil, kalıcı geçim olanaklarıyla çözüm üretilmesi gerektiğini vurguluyor.
Mersin’de yaşayan her üç haneden biri sosyoekonomik olarak alt ya da en alt seviyede yer alıyor. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) yayımladığı verilere göre kentteki 667 bin hanenin yaklaşık 235 bini D ve E grubu olarak tanımlanan düşük sosyoekonomik sınıflarda bulunuyor. Bu durum, sosyal yardımların kentteki yaşam standartları üzerindeki etkisini giderek daha belirleyici hâle getiriyor. Uzmanlar, bu tablonun “yoksulluğun kalıcı hâle gelmesi” riskine dikkat çekiyor.
Mersin’de Düşük Gelirli Hane Sayısı 235 Bini Aştı
TÜİK’in resmî verilerine göre Mersin’de toplam 667 bin 927 hane bulunuyor. Bu hanelerin yaklaşık %18’i D grubunda, %17’si ise E grubunda yer alıyor. Bu da toplamda yaklaşık 235 bin haneye denk geliyor. D grubu, gelir, eğitim ve meslek kriterleri bakımından toplumun alt seviyesinde yer alanları tanımlarken; E grubu en alt sınıfı temsil ediyor. Bu iki grubun toplamı, kentte sosyal yardımlarla geçimini sağlayan hanelerin oranının ciddi bir düzeye ulaştığını gösteriyor.
Orta Sınıf Daralıyor, Yardıma Olan İhtiyaç Artıyor
Mersin'de C1 ve C2 grubundaki hane sayısı ise yaklaşık 238 bin civarında. Bu gruplar, sosyoekonomik olarak "orta sınıf"ı temsil ediyor. Ancak bu sınıfın giderek daraldığı, D ve E seviyesindeki hanelerin oranının yıllar içinde arttığı gözlemleniyor. Sosyal yardım mekanizmalarına bağımlılığın artması, yalnızca ekonomik bir sorun değil; aynı zamanda eğitim, istihdam ve sosyal dışlanma gibi alanlarda da riskler doğuruyor.
Sosyal Yardım Bağımlılığı Yapısallaşıyor
Sosyologlar ve iktisatçılar, sosyal yardımların kısa vadede yoksulluğu hafiflettiğini ancak uzun vadede kalıcı çözümlerle desteklenmediği sürece “bağımlılık” yarattığını vurguluyor. Gelir elde edebilecek durumda olan bireylerin bile yardımlarla geçinmeyi tercih etmesi, kentte üretkenliğin düşmesine, iş gücü piyasasının zayıflamasına neden olabiliyor. Sosyal yardımların etkili olması için eş zamanlı olarak eğitim, meslek edindirme ve istihdam politikalarının da uygulanması gerektiği ifade ediliyor.
Gelir, Eğitim ve Meslek Kıskacında Mersin’in Profili
Mersin’in ortalama sosyoekonomik seviye skoru 129 ile Türkiye ortalamasının (133) altında. Bu da kent genelinde eğitim süresi, gelir seviyesi ve meslek niteliği açısından geride kalındığını gösteriyor. Özellikle kırsal ilçelerde yaşayan hanelerin büyük bir kısmı E grubuna dâhil. Bu gruptaki hanelerde yaşayan bireylerin çoğunluğu düşük eğitim seviyesine sahip, kayıt dışı ya da geçici işlerde çalışıyor ya da tamamen işsiz durumda.
Yardım Değil, Geçim Talebi
Mersin’deki tablo, sadece sosyal yardım politikalarının değil, aynı zamanda bölgesel kalkınma stratejilerinin de yeniden değerlendirilmesi gerektiğini ortaya koyuyor. Düşük sosyoekonomik sınıfların bu denli geniş yer kaplaması, sosyal devlet anlayışının sadece yardım üzerinden değil; fırsat eşitliği ve sürdürülebilir refah temelinde yeniden kurgulanmasını zorunlu kılıyor.
|